X. İstanbul Karbon Zirvesi | 14-15 Nisan 2025 İstanbul Teknik Üniversitesi Süleyman Demirel Kültür Merkezi
Bir Sayfa Seçin

Bakmayın siz pek çoğunun geçim derdinden ülkede ne olup bittiğini anlamaya mecali yok, ama yurdumuzda duyarlı olan hatırı sayılır bir kesim olup bitene asla seyirci kalmıyor. Bu kesimin garipsediği inanılması güç şeyler yaşanıyor. Örneğin bir gecede torba yasayla 17 bine yakın köy, mahalle ilan edilince, can çekişen tarım büsbütün yerlerde sürünmeye başladı.

Utku Şensoy

Milletin efendisi köylümüz, namusu bellediği köyünde yaşam şartları zorlaşınca kentlere göç etmeye hizmet sektörüne akmaya başladı. Doğu ve Güneydoğu’yu küstürdük, Ege, Akdeniz ve birkaç bölgedeki dar alan dışında, ekip-biçen, üretici kalmayınca samandan ete, buğdaydan mısıra akla gelen her ürünü ne koşullarda üretildiğine bakmaksızın dünyanın en ücra köşelerinden alıp iç pazarlarda satmaya, yiyip içmeye koyulduk, sağlığımızı yitirmeye başladık. Hangimiz ne koşullarda yetişip hangi sularla sulandığı belli olmayan İran-Basra karpuzunu yerken, ya da ambalajına aldanıp satın aldığımız o Çikita muzunun lezzetinin harika olduğunu ifade edebilir? İthal üründe Anamur’un mis gibi kokan yamru yumru ufacık muzunun lezzetini bulmak mümkün mü? Diyarbakır’ın çatırdayan devasa karpuzunun lezzetini nerede bulabiliriz? Bulabilirseniz Ata buğdayımızla tandırda yapılan kara ekmeğin doğal lezzetini ve faydalarını hangi ilaçtan alabiliriz?

Eskiden yurdun dört bir yanında gezen büyükbaş hayvan bolluğu yaşanırken, bulunduğu yöreye has kekik, çeşitli baharat kokan leziz tadını daha pişirirken alırdık. Oysa o lezzeti günümüzde hangi koşullarda yetiştiği meçhul olan ülkemize alakasız yerlerden ithal edilen Angus’ta ya da Limousin’de bulmak mümkün mü? Köyleri mahalle yapınca boyumuz mu uzadı? Bugün Balıkesir ve Kars dışında leziz bir yerli et bulabiliyor muyuz? Belki tek tük geleneksel üreticilerin elde kalan sınırlı sayıdaki merasında otlama fırsatı bulan 3-5 hayvanında olabilir. Onun dışında ne yediğimiz tavukta, ette ne de elmada, kirazda tat kalmadı. Birinci sınıf ürün ihracata gidiyor, yurdum insanı da elde kalan mallarla idare ediyor.

Pandemide durumun farkına varan ülkeler çoktan gerekli tedbiri almaya başladı. Elin adamı, en iyi ürünü kendim yetiştirip, kendi halkıma yedireyim ki ülkemin insanı sağlıklı güçlü olsun diyor. Biz ise en uydurukları birbirimize iteleme çabasındayız. Yakın gelecekte tarım ve hayvancılığa yatırım yapmayan ülkeler bunun bedelini çok ağır ödeyecek. Destekse destek, teşvikse teşvik ne gerekiyorsa toprağımızla uğraşana, üreticimize, çiftçimize az sayıdaki köylümüze feda olsun. Çiftçi-üretici olmazsa biteceğimizin bilincinde olmalıyız.

Dünya Çevre Günü

Toprağımız önemli, onu asla betona feda etmeyelim, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla en azından içinde bulunduğumuz haftada, Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği’nin sözlerine kulak verip, “Arazi bozulmasını önleyelim, çölleşme ve kuraklığa dayanıklılık için toprakla barış yapalım, toprağımızı yeniden kazanalım.” Dernek Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu’nun ifade ettiği gibi, “Toprağımız sağlıklı ise yaşamımız da sağlıklı, enerjik ve mutlu ilerler. Toprakla barış yaparak toprağımızı yeniden kazanan nesil olalım.”

Yaşlı gezegenimizin önündeki en önemli sorunların başında, “Biyoçeşitlilik kaybı, çevre kirliliği ve iklim değişikliği” geliyor. Savaşlar, göçler ve krizler nedeniyle milyarlarca hektar arazi, nüfusun büyük bir kesimini etkileyip küresel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yarısını tehdit ederek ekosistemi bozdu. İşte bozulmadan en çok etkilenen kırsaldaki yaşam konusunda farkındalık oluşturup, küçük çiftçiler ile aşırı yoksulların yanı sıra sayısız türlerin büyük zarar gördüğünün bilincinde olmalıyız. Bunun için öncelikle arazimizi yenilemeli, gidişatı tersine çevirerek restorasyona yatırım yapmalı, arazi korumayı öncelikleyerek doğru teknik ile doğru arazi kullanımını başarmalıyız. Böylece geçim kaynakları artarken türlerin yok olmasını önleyebilir, aşırı hava olaylarına dirençli olurken, karbon depolamasını artırarak iklim değişikliğini yavaşlatabiliriz.

Ege, tarımda 8 milyar doları hedefliyor

Ege İhracatçı Birlikleri’nin, 2024 yılının Ocak-Nisan döneminde ihracatı 6 milyarı aşarken, son 1 yıllık dönemdeki ihracatı 18 milyar dolara ulaştı. Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, tarım sektörlerimiz bu ivmesini koruğu takdirde son 1 yıllık dönemde yüzde 4 artışla 7 buçuk milyar dolara ulaşan ihracatının bu yıl sonunda 8 milyar doları aşacağını söyledi. Eskinazi, “Türkiye’nin rekabetçi olabilmesi için 2024 yılında yeni yatırımlar yapması gerekiyor. Kurlarda enflasyonla uyumlu değişimin sürmesini bekliyoruz. Şu anki döviz kuru ihracat artışını yavaşlatıyor, yabancı alıcılar Türkiye’den stabil bir ekonomi bekliyor.” dedi. Sektörden gelen seslere haklı taleplere kulak verelim.

Zeytin ve zeytinyağı sektörü hedef büyüttü

Zeytin ve zeytinyağı ihracatçılarının Türkiye’deki tek çatı kuruluşu olan Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, 1 buçuk milyar dolarlık ihracatın 118 ülkeye gerçekleştirildiğini, toplam zeytinyağı ihracatımız miktar bazında yüzde158 artarak 58 bin tondan 150 bin tona, tutar bazında ise yüzde 259 artarak 201 milyon dolardan 723 milyon dolara yükseldiğini duyurdu. Başkan Er, sofralık zeytin üretiminde dünyada lider ve zeytinyağında ise İspanya’dan sonra en büyük ikinci üretici konumuna yükseldiğimizi belirterek, 2022/23 ihracat sezonunda, üretimdeki rekor ile birlikte elde ettiğimiz büyük başarıyla, 2028’de 2 milyar dolarlık ihracat hedeflediklerini ifade etti. Sektörde emeği geçenleri kutluyoruz.

Haberin Bağlantıları